Kitle iletişim araçları insanımızın zevk ve estetik anlayışında da büyük değişimleri beraberinde getirmiştir. Mesela insanlarımız önceleri musiki olarak Türk halk müziği, Türk sanat müziği ve bazı çevreler batı müziği söyleyip dinlerken, bu gün müziğin türü edası söyleniş biçimi ciddi şekilde değişime uğramıştır. Bir zamanlar teypler, çantalı radyolar vazgeçilmez eğlence ve iletişim araçları iken bu gün adeta birer müzelik eşya durumuna gelmiştir.
Halk edebiyatı türlerinden maniler bir zamanlar sohbet, muhabbet ve toplantıların vazgeçilmezleri arasındaydı. Unutulmaya yüz tutan bu değeri kütüphanelerde sayıları iyice azalmış mani kitaplarında ve ansiklopedilerde zor bulabiliyoruz. Bu gün sakızların ambalaj kâğıtlarında karşılaştığımız maniler, bize sadık eski bir dostla yeniden buluşmanın heyecan ve mutluluğunu yaşatıyor.
Maniler Orta Asya’dan Anadolu’ya binlerce yıllık Türk halk edebiyatının hem çok zengin hem de en güzel örnekleriyle doludur.
Anonim halk edebiyatı ürünlerinin en yaygınlarından olan maniler; düğünlerde, kına gecelerinde, köy çeşmelerinin başında su doldurmak için beklerken, tarlada çalışırken ve dinlenme molalarında, kadınlar imece usulü yufka ekmek yaptıkları sıralarda, kadın toplantılarında söylenirdi. Saçı kara Yörüklerinde ise ilkbaharda koyun kırkımı sırasında, yaylalara göçerken konalga yerlerinde karşılıklı mani atışmaları yapılır ve türküler söylenirdi.
Mani söylemek, mani okumak, mani açmak, mani çekmek şans çekmek, mantuvar açmak gibi sözlerle ifade edilirdi.
Maniler dört mısralık şiirlerdir. Genelde yedi ve sekizli hece ölçülerinde, uyaklı olarak söylenirler. Manilerde bir iki ve dördüncü mısralar kafiyeli (a,a,b,a) olduğu gibi (a,a,a,b) şeklinde de olabilir Manilerde ilk mısralar bir anlam ifade etmekten ziyade dolgu malzemesi niteliğindedir. .Maniler hayatın ta kendisidir. Hayatta yaşanan her konu maninin temasını teşkil eder. Aşk özlem, gurbet, ölüm, hasret, hiciv,güzellik,kıskançlık,tabiat tasvirleri,dua,beddua gibi.
.Bazı maniler kendine has bir tarzda çalınıp söylenmektedir. Halkın duygu ve hislerini en rahat anlattığı ifade biçimi manilerdir.
Aşağıda sunduğum maniler Osmaniye merkez ve Toprakkale ilçesinde 2004 yılı Kasım ayında yaptığım alan araştırmasında derlediklerimden bazılarıdır.
Kaynak Kişiler:
1.
Adı soyadı: Mehmet GÖK
Doğum yeri ve yılı: Osmaniye 1927
Eğitim durumu: Okuryazar
Kimden öğrendiği: Büyüklerinden
Derleme yılı ve yeri:2004/Osmaniye
2.
Adı soyadı: Fatma ABA
Doğum yeri ve yılı: Saçıkara/KONYA 1948
Eğitim durumu: Okuryazar
Kimden öğrendiği: Yaşlı kadınlardan
Derleme yılı ve yeri:2004/Karataş Mahallesi Toprakkale/OSMANİYE
Çadıra serdim keçe
Koyunu sürdüm gece
O günlerde gelir mi?
Elin elime geçe
Çalıştım arı gibi
Peteğin balı gibi
Kız sen beni erittin
Dağların karı gibi
Patlıcanı haşladım
Doldurmaya başladım
Dediler yarin gelmiş
Oynamaya başladım
Su gelir akmayınan
Dereyi yıkmayınan
Seven yâre doyar mı?
Uzaktan bakmayın
Portakal dilim dilim
Gel otur benim gülüm
Ben sana ne dedim ki
Tutulsun benim dilim
Mani maniyi açar
Mani gönlümü açar
İki sen söyle bir ben
Hangimiz üste çıkar
Bahçelerde babaçça
Açılır akça akça
Kaçtım karşıma çıktı
Tombul yanaklı Hatça
Çilekten yaptım reçel
Kara gün gelir geçer
Derdimi söyleyemem
Kalbimden neler geçer
Leçenin bucağında
Od olur ocağında
Allah canımı alsın
O yârin kucağında
Bağa girdim hurmaya
Avcı geldi vurmaya
Ele bağışlanır mı
Bahçede ekşi elma
Dolu vurdu bağıma
Yel attı yaprağını
Korkarım garip ölem
El atar toprağımı
Penceresi Orhun’dan
Bir yar sevdim Zorkun’dan
Keşke sevmez olaydım
Ödü koptu korkudan
Bahçelerde mum direk
Suyu nerden indirek
İrezil gelin gidiyo
Uyuz ite bindirek
Sıra sıra kazanlar
Kara yazı yazanlar
Cennet yüzü görmesin
Aramızı bozanlar
Bağa girdim hurmaya
Avcı geldi vurmaya
Dürüp cebime koydum
Ne güzelsin Maşallah
Macirin kızlarını
Şeytan çarpar inşallah
Faytonun penceresi
Elindedir ceresi
Küçükken gelin olmuş
Ne bunun acelesi
Kaleden indim durdum
Bir çift güvercin vurdum
Kız mendilin ne güzel
Postanede pulcusun
Ormanlarda kolcusun
Meyil versem söz versem
El kulakta yolcusun
Höbek höbek dikenler
Aba gömlek biçenler
Bakışından bellidir
Kara sevda çekenler
Kaşların karasına
Mim çekmiş arasına
Seni cerrah diyorlar
Yürekler yarasına
Hapisanenin kapısı
Demirdendir yapısı
Yârimin günü varmış
Bir ay daha hapisi
Örtünü eğirmişsin
Kaşına değirmişin
Çokta güzel değildin
Kendini sevdirmişin
Kız entarin eflatun
Dön de arkana bakın
Senin gibi güzeli
Vermem ellerden sakın
Bir dalda iki vişne
Güzelim aşka düşme
Bu aşkın sonu yoktur
Boş yere dile düşme
Bahçede ekşi elma
Ne güzelsin Maşallah
Macirin kızlarını
Şeytan çarpar inşallah
Mantuvarım mantuvar
Mantuvarın vakti var
Mantuvara gelenin
Cennette bir tahtı var
Nazlıya bak nazlıya
Evin engin değil mi?
Doğru söylen komşular
Nazlı dengim değil mi?
Oğlanın adı Yılmaz
Olmaz aslanım olmaz
İçin gel gel demezse
O evde geçim olmaz
Ay doğar sini gibi
Sininin yanı gibi
Oyar beni seviyor
Beden de canı gibi
Merdiveni kırkayak
Kırkına vurdum dayak
Yar geliyor dediler
Seyirttim yalınayak.
Şu tepenin alıcı
Kırmızıdır pabucu
Şeftali vermeyenin
Kabul olmaz orucu.
Yeşil sandık kilidi
Üstünü gül bürüdü
Kız sen orada ben burda
İman tahtam çürüdü
Kekliğim seker ağlar
Tüyünü döker ağlar
Anasız gelin olan
İçini çeker ağlar
Sırma belikli yârim
Beyaz bilekli yârim
Nasıl bensiz durursun
Mermer yürekli yârim
Sunam sesemi geldin
Ayak basamı geldin
Sağlığımda gelmedin
Öldüm yasamı geldin
Küçük ovalı geldi
Atlı develi geldi
Başıma bu sevdalar
Seni seveli geldi
Kaşların emi emi
Ne bakan kinle beni
Yat dizimin üstüne
Çekeyim sana ninni.
Yanamam bile bile
Ben düştüm gurbet ile
Yedi mendil çürüttüm
Gözüm yaşın sile sile.
Siyah zülüflü canım
Neşter vur aksın kanım
Nar göbek fincan olsun
Doldur içeyim canım.
Ağaçlarda mazılar
Gönül seni arzular
Yar aklıma gelince
Yüreciğim sızılar.
Karşıda duran sensin
Zülfünü buran sensin
Bana cellât kar etmez
Boynumu vuran sensin.
Bugün hava karardı
Betim benzim sarardı
Baş ecel yastığında
Kolum yâri sarardı.
Kar yağar kiriş gibi
Eridim gümüş gibi
Ben yâri arzuladım
Tufanda yemiş gibi.
Yel vurur kazak oynar
Başımda tozak oynar
Ben yârime ne yaptım
O benden uzak oynar
Tarla başı pıtırak
Duralım tarak tarak
Çok çalıştık yetmez mi?
Gelin kızlar oturak
Mendilleri kokulu
Yan cebinde sokulu
Ne zaman kapanacak
Dağıstan’ın Okulu
Gel yakına yakına
Çeşmenin arkasına
Kırmızı gül takayım
Ceketin yakasına
Kayalardan kayarım
Bu kız benim ayarım
Ayşe benim olmazsa
Kaderime yanarım
Yel vurur kazak oynar
Başımda tozak oynar
Ben yârime ne yaptım
O benden uzak oynar
Tarla başı pıtırak
Duralım tarak tarak
Çok çalıştık yetmez mi?
Gelin kızlar oturak
Mendilleri kokulu
Yan cebinde sokulu
Ne zaman kapanacak
Dağıstan’ın Okulu
Gel yakına yakına
Çeşmenin arkasına
Kırmızı gül takayım
Ceketin yakasına
Kayalardan kayarım
Bu kız benim ayarım
Ayşe benim olmazsa
Kaderime yanarım
Bahçe bahçe gezerim
İnci boncuk düzerim
Bakın işte yüzüme
Bu köyde en güzelim
Kara taşın kenarı
Üstünde kırdım narı
Tutulası dillerim
Nasıl darılttın yarı
Yuvasında kırlangıç
Kanadı ayrıç ayrıç
Döne Kızı sevenler
Kan kussun avuç avuç
Elinde var yelpaze
Kuş dadanmış kiraza
Yakında geleceğim
Çekme kendini naza
Mani mani nideyim
Hangi günde geleyim
Ellerin yâri güzel
Ben çirkini nideyim
Masa üstünde bıçak
Sanki bana vuracak
Anne haberin olsun
Abim kız kaçıracak
Gül gibi oyum oyum
Kısacık kaldı boyum
Alacaksan al kalan
Yeter ettiğin oyun
Çaya vardım çayladım
Çayda balık avladım
Balık değil amacım
Ben gönlümü eğledim
Tren yolunda tütün
Yaprağı bütün bütün
Hem ana hem babadan
Koyma Allah’ım yetim
Gide gide yoruldum
Bir kenara oturdum
Güzelliğine değil
Çalımına vuruldum
Caminin minaresi
Mektebin penceresi
Şu Macirin kızları
Bulaşık tenceresi
Kiraz dalı budaklı
Meryem kiraz dudaklı
Yârim dünya güzeli
Elma gibi yanaklı
Derelere gidelim
Koyun kuzu güderim
İkimizi görmüşler
Nasıl inkâr ederim
Mezarlığın taşını
Koyun mu sandın yârim
Sevipte ayrılmayı
Oyun mu sandın yârim
Al giydim alsın diye
Mor giydim sarsın diye
İsteyene varmadım
Sevdiğim alsın diye
Karşıdan yar geliyor
Fistanı dar geliyor
Ben sevdim eller aldı
O bana ar geliyor
Gökyüzünde tayyare
Önündedir pervane
Kaş göz oynatsam oğlan
Olacak bir divane
Bakkallarda toz şeker
Şekerler kilo çeker
Seni gâvurun oğlu
Gördüğüne ah çeker
Kızın adı gül Fatma
Ayranlara su katma
Utanıyorum canım
Yolda bana laf atma
Gide gide yoruldum
Bir duldaya oturdum
Pezevengin oğluna
Bir bakışta vuruldum
Annem entari almış
Beyaz çizgisi varmış
Bir yar sevdim bilmeden
Onunda yâri varmış
Karalar karda kaldı
Bülbüller zarda kaldı
Gönül kapısı kitli
Anahtar yarda kaldı
Kara kütük yanıyor
İçinde çay kaynıyor
Hele bakın eltiler
Ne de güzel oynuyor
Kahve piştiği yerde
Pişip taştığı yerde
Güzel çirkin aranmaz
Gönül düştüğü yerde
Osmaniye üst başta
Oturma kışın taşta
Ben senle eğleniyom
Benim sevdiğim başka
Mendilim yelleniyo
Şu gönlüm eğleniyo
Şu macirin kızları
Oğlanmı beğeniyo
Konağın penceresi
Ne zalimdir gecesi
Sana kim âşık olur
Sokaklar eğlencesi
Çeşmenin taşı gibi
Gözünün yaşı gibi
Öyle bir kız sevdim ki
Kanarya kuşu gibi
Kayalarda kayarım
Yoktur benim ayarım
Ben sevdadan ölürsem
Kaderime yanarım
Arabalar geliyo
Ablam gelin oluyo
O kocaya gidince
Sıra bana geliyo
Çay kıyında çalılık
Boğazında altılık
İyi bakın oğlanlar
Oynayanlar satılık
Kaşları ok sevdiğim
Canımdan çok sevdiğim
Hep güzeller geliyor
İçinde yok sevdiğim
Yumurtası hollukta
Oturuyor yollukta
Eller düğün yapıyor
Bizim düğün bollukta
Dam üstünde yuvarlak
Dere akıyor şarlak
Benim sevdiğim yârim
Doğan aylarda parlak
Sıra sıra çarşılar
Yârim beni karşılar
Gizli gizli konuştum
Şimdi duydu komşular
Bir taş attım kargaya
Dönüp baktım arkaya
Evvel candan severdim
Şimdi vurdum dalgaya
Elmayı yüke koydum
Ağzını dike koydum
Aldım yârin elinden
Boynunu büke koydum
Karanfil haşlanır mı?
Saksısı taşlanır mı?
Küçücükken yar sevdim
Ele bağışlanır mı?
Pencerede duran kız
Bayram geldi dolan kız
Kurbansız bayram olmaz
Sana olam kurban kız
Karşıdan bakma yârim
Kaşlarını çatma yârim
Ben eski zamparayım
Hiç çalım satma yârim
Kar yağar saçaklara
Dökülür sokaklara
Nasıl ana doğurmuş
Sığmıyor kucaklara
Yüzüğüm taşa geldi
Bir kalem başa geldi
Sevda nedir bilmezdim
Ne çare başa geldi.
Hapsanenin kapısı
Demirdendir yapısı
Yârimin günü varmış
Bir ay daha hapisi
Örtünü eğirmişsin
Kaşına değirmişin
Çokta güzel değildin
Kendini sevdirmişin
Kız entarin eflatun
Dön de arkana bakın
Senin gibi güzeli
Vermem ellerden sakın
Bir dalda iki vişne
Güzelim aşka düşme
Bu aşkın sonu yoktur
Boş yere dile düşme
Mantuvarım mantuvar
Mantuvarın vakti var
Mantuvara gelenin
Cennette bir tahtı var
Nazlıya bak nazlıya
Evlerin engin değil mi?
Doğru söylen komşular
Nazlı dengim değil mi?
Oğlanın adı Yılmaz
Olmaz aslanım olmaz
İçin gel gel demezse
O evde geçim olmaz
Ay doğar sini gibi
Sininin yanı gibi
Oyar beni seviyor
Beden de canı gibi
Dağda fıstık olur mu?
Ateş yastık olur mu?
Sen orada ben burada
Böyle dostluk olur mu?
İn dereye dereye
Dere çakıllı yârim
Her geçene bakıyor
Gel geç akıllı yârim
Bahçelerde portakal
Gitme yârim burada kal
Sen şehre inersen
Bana çam bardak al